İtibar :
29 Haziran 1923... Taksim Stadyumu...
Önce göğsünde “G” harfli formalarıyla “Gardlar Karması” sahaya çıktı.
Sonra “Türk halkını Fenerbahçe’ye âşık eden” futbolcular geldi:
Şekip Kulaksızoğlu, Hasan Kamil Sporel, Cafer Çağatay, Kadri Göktulga, İsmet Uluğ, Fahir Yeniçay, Sabih Arca, Bedri Gürsoy, Ömer Tanyeri, Zeki Rıza Sporel ve Alaaddin Baydar.
Fenerbahçe maçın ilk yarısını 1-0 geride kapattı.
İkinci yarıda yaşananları ve maçın sonucunu, maçı canlı izleyen bir gazeteciden dinleyelim: (9)
“Birkaç dakika geçmemişti ki yorulan rakibin karşısında Fenerbahçe’nin iyiden iyiye gelişmeye başlayan düzgün oyunu ilk meyvesini verdi. Seyircilerin çılgınca tezahüratları ile ilk gol atıldı. Şimdi her iki takım arasında beraberlik meydana gelmiştir. İki taraf öne geçmek için aynı vaziyet ve mesafede idiler. Fakat İngilizler artık yorgunluktan şişmişlerdi. İngiliz askerî şapkasını kafasından çıkarmayan kaleci, forvetimizin kaleyi sarsan şutları karşısında titremeye ve şaşırmaya başlamıştı. Şimdi oyuncularımız İngilizlerin birinci devredeki halinden üstün bir varlıkla rakibi sıkıştırıyorlardı. Fenerbahçe’nin bu birbirini kovalayan akınları arasında top Alaaddin Bey’in pasıyla Zeki Bey’in soluna düşmüştü. Bu kıymetli orta akıncımızın en kuvvetli vurduğu sol ayağı hizasına düşen topun kaleye girip sayı yapması kesindi. Nitekim de öyle oldu. İngilizlerin, kafasından İngiliz askerî şapkasını çıkarmamış olan kalecileri, bu şiddetli havalenin önüne geçemedi ve Türk takımı ikinci sayısını yaptı.
Artık oyun, sonuna kadar Fener’in tam bir hâkimiyeti altında ve seyircilerin mütemadiyen uğuldayan tezahüratları ile cereyan etti ve neticede pek taraflı hareket etmesine rağmen takımının mağlubiyetine mani olamayan İngiliz hakem düdüğünü öttürerek oyunun bittiğini ve en kuvvetli İngiliz takımının mağlubiyetini ilan etti.
Yüzde yüz galibiyet ümidiyle gelen rakip, sahayı tam bir hüzün ile terk ederken bire karşı iki sayıyla galip gelen Türk takımı Fenerbahçe’nin kaptanı Zeki Bey elinde galibiyet kupası olduğu halde seyircilerin sevinç tezahüratları arasında, eller üzerinde götürülüyordu.”
Maçın yankıları günler sürdü. Seneler sonra Muvakkar Ekrem Talu o günleri, o maçları şöyle anlatacaktı:
“Hatırlamamaya imkân var mı? Mütareke yıllarında, işgal kuvvetlerinin her türlü, her boydan temsilci kadrolarını hallaç pamuğuna çeviren Fenerbahçe’yi... Fenerbahçe sevgisi Türkiye’deki ilk alevini, ilk meşalesini o günlerde bulmuştur.”
İşte tarihe "General Harington Kupası" olarak geçen maçın hikayesi...
Fenerbahçe, esir şehrin moral kaynağı idi.
Önce göğsünde “G” harfli formalarıyla “Gardlar Karması” sahaya çıktı.
Sonra “Türk halkını Fenerbahçe’ye âşık eden” futbolcular geldi:
Şekip Kulaksızoğlu, Hasan Kamil Sporel, Cafer Çağatay, Kadri Göktulga, İsmet Uluğ, Fahir Yeniçay, Sabih Arca, Bedri Gürsoy, Ömer Tanyeri, Zeki Rıza Sporel ve Alaaddin Baydar.
Fenerbahçe maçın ilk yarısını 1-0 geride kapattı.
İkinci yarıda yaşananları ve maçın sonucunu, maçı canlı izleyen bir gazeteciden dinleyelim: (9)
“Birkaç dakika geçmemişti ki yorulan rakibin karşısında Fenerbahçe’nin iyiden iyiye gelişmeye başlayan düzgün oyunu ilk meyvesini verdi. Seyircilerin çılgınca tezahüratları ile ilk gol atıldı. Şimdi her iki takım arasında beraberlik meydana gelmiştir. İki taraf öne geçmek için aynı vaziyet ve mesafede idiler. Fakat İngilizler artık yorgunluktan şişmişlerdi. İngiliz askerî şapkasını kafasından çıkarmayan kaleci, forvetimizin kaleyi sarsan şutları karşısında titremeye ve şaşırmaya başlamıştı. Şimdi oyuncularımız İngilizlerin birinci devredeki halinden üstün bir varlıkla rakibi sıkıştırıyorlardı. Fenerbahçe’nin bu birbirini kovalayan akınları arasında top Alaaddin Bey’in pasıyla Zeki Bey’in soluna düşmüştü. Bu kıymetli orta akıncımızın en kuvvetli vurduğu sol ayağı hizasına düşen topun kaleye girip sayı yapması kesindi. Nitekim de öyle oldu. İngilizlerin, kafasından İngiliz askerî şapkasını çıkarmamış olan kalecileri, bu şiddetli havalenin önüne geçemedi ve Türk takımı ikinci sayısını yaptı.
Artık oyun, sonuna kadar Fener’in tam bir hâkimiyeti altında ve seyircilerin mütemadiyen uğuldayan tezahüratları ile cereyan etti ve neticede pek taraflı hareket etmesine rağmen takımının mağlubiyetine mani olamayan İngiliz hakem düdüğünü öttürerek oyunun bittiğini ve en kuvvetli İngiliz takımının mağlubiyetini ilan etti.
Yüzde yüz galibiyet ümidiyle gelen rakip, sahayı tam bir hüzün ile terk ederken bire karşı iki sayıyla galip gelen Türk takımı Fenerbahçe’nin kaptanı Zeki Bey elinde galibiyet kupası olduğu halde seyircilerin sevinç tezahüratları arasında, eller üzerinde götürülüyordu.”
Maçın yankıları günler sürdü. Seneler sonra Muvakkar Ekrem Talu o günleri, o maçları şöyle anlatacaktı:
“Hatırlamamaya imkân var mı? Mütareke yıllarında, işgal kuvvetlerinin her türlü, her boydan temsilci kadrolarını hallaç pamuğuna çeviren Fenerbahçe’yi... Fenerbahçe sevgisi Türkiye’deki ilk alevini, ilk meşalesini o günlerde bulmuştur.”
İşte tarihe "General Harington Kupası" olarak geçen maçın hikayesi...
Fenerbahçe, esir şehrin moral kaynağı idi.